Ana içeriğe atla

DUYGUSAL AÇLIK

 














DUYGUSAL AÇLIK NEDİR?

Duygusal açlık, çoğu zaman olumsuz duyguların da etkisiyle fiziksel açlık hissedilmemesine rağmen açlık hissetme ve bir şeyler yeme isteğidir. Kişi duygusal yeme esnasında aç değildir, hatta tok bile olabilir. Burada doyurulmaya çalışılan karın değil, beyindir. Duygusal yemenin temelleri çocukluk yıllarında atılır. Ağlayan çocuğu susturma amacıyla verilen gofret, kutlamalar için düzenlenen yemekler gibi örnekler duygularımızı kontrol edebilmemiz için koşullanmayı öğreten anılarımızdır. Aynı zamanda çocukluk çağında 'tabağındakini bitir' 'benim hatırım için ye' gibi duyduğumuz cümleler aç olunmamasına rağmen yemeyi normal kılan koşullamalardır. 

DUYGUSAL AÇLIK BELİRTİLERİ NELERDİR?

  • Stres altındayken daha fazla yeme
  • Fiziksel olarak aç hissetmediği halde bir şeyler yeme ihtiyacında olma
  • Her canı sıkıldığında buzdolabı açmak, yiyecek bir şeyler aramak
  • Yemek yedikten sonra daha iyi ve güvende hissetmek
  • Yedikten sonra suçluluk duymak 
  • Yakınında yiyecek olduğunda güçsüz ve kontrolsüz hissetmek
  • Ölçü ve porsiyonda problem yaşamak, abartmak
  • Yemek seçimi konusunda belli bir şeyde ısrarcı olmak
  •  Açlığı atak halinde yaşamak
  • Kendini sık sık ödüllendirmek ve bunu alışkanlık haline getirmek
DUYGUSAL AÇLIĞIN NORMAL AÇLIKTAN FARKLARI NELERDİR?
  • Aniden gelir, yemek saati olup olmadığına bakmaksızın yoğun yeme isteği uyandırır. 
  • Duygusal açlıktan belirli yiyeceklere odaklanılırken, normal açlıkta karnı doyurabilecek her gıda uygundur.
  • Kişi yediğinin farkında olmadan yemeye devam eder. (Örneğin; bir çikolatayı yarıladığının farkına varmaması)
  •  Duygusal açlık, tokluk hissi olsa dahi tatmin olmama, daha çok tatlı veya tuzlu tüketimi için harekete geçirirken normal açlık karnınız doyduğu anda size sinyal vermeyi keser. 
  • Karnınız tok olsa dahi dikkatinizi yiyecekten başka bir şeye yönlendirememe. (Örneğin; dolaptaki çikolatalı pastayı akıldan çıkarmada zorlanmak)
  • Tüketilen besinlerden sonra gelen pişmanlık hissi.


DUYGUSAL YİYİCİ TÜRLERİ

1) Stresli Yiyici: Stres altındayken bir şeyler yeme isteği vardır. Genelde tatlı şeylerin tercih edildiği görülür. Kişi farkında olmadan sürekli bir şeyler atıştırmaya devam eder. Genelde nasıl kilo aldığını ya da neden kilo veremediğini çözemez. 

2) Sıkıntılı Yiyici: Can sıkıntısı, zaman geçirme amacıyla bir şeyler yer. Sıkıntıdan çıkmak için beyin tarafından uyaran aranır. Aç olunmadığı halde sıkıldıkça sıkıntıyı bir şeyler yiyerek atma çabasıdır.

3) Yalnız/Bıkkın Yiyiciler:  Günün nasıl geçtiğinin bir önemi olmaksızın yalnızlığı giderme amacıyla yer. Yiyecek burada 'destekleyici' rol oynar.

4) Sinirli Yiyici: Sinirli bir anda genelde tatlı gıdalar tüketerek sinirini hafifletmeye çalışır. Kişi nerede yediğine önem vermeksizin özensiz ve aceleci bir şekilde elindeki besini bitirmeye çalışır.

5)Üzgün Yiyici: Olumsuz duygu durumlarda sağlıklı besin tercihi yapacak gücü kendi bulamaz. 

6) Ödül İçin Yiyici: Gelen başarılar ardından kendine yemek için izin verir. Yememesi gerektiğini düşündüğü şeyleri 'hak ettim' diyerek tüketir. (Örneğin; Bu stresli haftayı atlattığıma göre her şeyi yemeye hakkım var).

7)Kontrolsüz Yiyici: Yemeğin başından kalktığında 'Ne ara bu kadar yedim?' diye düşünür. Yemeğin karşısında kendini kontrolsüz hissediyordur. 


Bu durumlardan bir ya da daha fazlası size uyuyorsa, kilo problemleri yaşıyorsanız, yeme alışkanlıklarınızdan şikayetçiyseniz, hayatınıza sağlıklı alışkanlıklar ekleyerek kötü alışkanlıklardan kurtulma vakti gelmiş demektir. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ROMANTİK İLİŞKİLERDE BAĞLANMA

Bağlanma Kuramı, yetişkin ilişkilerinde meydana gelen olumlu ve olumsuz pek çok yaşantıyı açıklamada etkili olan kuramlardan biridir. Hazan ve Shaver, Bowlby'nin Bağlanma Kuramını temel alarak yetişkinlikteki romantik ilişkilerin açıklanabileceğini öne sürmüştür. Hazan ve Shaver, 'insanların aşık olduklarındaki tutum ve duygularının, erken dönemlerde şekillenen bağlanma stilleri ile paralellik gösterdiğini'  savunmuştur.  Erken dönemde gelişen bağlanma stilleri ve zihinsel temsiller insan yaşamının sonraki dönemlerinde etkilidir. Kişilerin romantik ilişki, romantik eş ve benlik değerlendirmelerinde de etkilidir.  Bağlanma kuramına göre yakın ilişki, temel gereksinimleri karşılayabildiği ölçüde doyurucudur. Bağlanmanın kalitesi büyük oranda partnerin ulaşılabilirliğine ve gereksinimlere olumlu karşılık verebileceğine inanmaya bağlıdır. Bartholomev ve Horowitz, Bowlby'nin benliğe ve başkalarına ilişkin temsiller kavramını temel alarak bağlanma stillerini yeniden tanımlaya

ASPERGER SENDROMU

                                     ASPERGER SENDROMU NEDİR? Asperger sendromu 1944 yılında Hans Asperger tarafından tanımlanmıştır. Dr. Asperger bu çocukların duygularını irade ve ifade etme de zorluklar yaşadığını, toplumsal ipuçlarını anlamakta zorluk çektiklerini ve empati yapmakta zorluk çektiklerini belirtmiştir. Otizm'den farklı olarak dil becerilerinin zamanında geliştiği ve amacına yönelik kullanıldığı, çocuğun sosyal ilişki kurduğu görülmektedir.     Genellikle 4-11 yaş arasında görülür. Otizmde daha küçük yaş grubunda görülürken Asperger Sendromu'nda daha geç yaşlarda görülmesinin sebebi çocuğun sosyalleşmeye başlaması ile kazanılan sosyal becerilerdeki gerilik olarak gösterilir.   Asperger Sendromu'nun en önemli belirtileri aşırı içe kapanıklık, iletişim sorunu ve beceri zayıflığıdır . Ancak; Asperger Sendromlu çocukların ilgilendikleri konu hakkında konuşurken küçük birer profesör   kesildikleri görülmüştür. (Örneğin; yanardağlar ile çok ilgili olan

OTİZM VE OTİZMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLMAK

 OTİZM NEDİR? Otizm, genellikle ilk 3 yaşta başlayan ve hayat boyu devam eden, kişinin etrafıyla sözel ve sözel olmayan şekilde uygun ilişki kuramaması şeklinde ifade edebileceğimiz gelişimsel bir bozukluktur. Günümüzde basit testler ile tanısı erken konulabilmektedir. Erken tanı ve uygun rehabilitasyon programı bu vakaların hayata kazandırılmasında büyük rol oynamaktadır. Otizmin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genetik olduğu düşünülmektedir. Erkeklerde kızlara oranla daha sık görülür. Otizmlilerin %70'inde zeka geriliği vardır. %'10 unda ise üstün zeka görülebilir. Otizm ile birlikte dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygu durum bozuklukları ve epilepsi görülebilmektedir.    Otizm Belirtileri: Göz teması ya yoktur ya da kısıtlıdır.                                                        Adı ile seslenince tepki vermezler  Aşırı hareketli veya hareketsiz olabilirler.  Çevreleri ile ilgilenmezler  Sarılma ve öpme gibi fiziksel temastan hoşlanmazlar.   Konuşmada gec