Ana içeriğe atla

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK

 


Günlük hayatımızda pek çok stres verici olaylarla karşılaşırız. Hepimizin zorluk çektiği durumlar ve acılar vardır. Etrafımıza baktığımızda bazı insanların sorunları ile daha kolay başa çıkabildiğini görürken, bazı insanların yaşadığı olumsuz tecrübeleri bir türlü geride bırakamadığını görürüz. Bunu belirleyen şey ise kişinin psikolojik dayanıklılık seviyesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 


Psikolojik Dayanıklılık Nedir?

Psikolojik dayanıklılık, bireylerin zorluklar karşısındaki dayanma ve mücadele etme gücüdür. Bu gücü taşıyan bireyler, yaşadıkları olumsuz durumlara karşı daha çabuk toparlanabilmekte ve eski hayatlarına dönebilmektedir. 


Psikolojik Dayanıklılığı Geliştirmenin 8 Yolu


1)Kendiniz hakkında olumlu düşünün

Karşınıza çıkan herhangi bir problem karşısında bu problemi çözebileceğinize dair kendinize ve yeteneklerinize güvenin.

2)İnsanlarla ilişki kurun

Sosyal ve aile ilişkilerinde pozitif ilişkilere sahip olmanız, sizin psikolojik dayanıklılığınızı arttıran önemli faktörler arasında olacaktır.

3)Hedefler belirleyin

Belirlenen bir amaç doğrultusunda hareket eden kişilerin hayata daha sıkı tutunduğu görülmektedir.

4)Krizleri başa çıkılmaz durumlar olarak görmeyin

Yaşam içinde karşımıza çıkan sorunlar engelleyemeyeceğimiz gerçeklerdir. Bu durumlarda olaylara bakış açımızı, tepki ve yorumlarımızı değiştirebiliriz. Karşımıza gelen sorunu 'çözülemez' olarak algılamamız sorunu çözmek için gerekli olan adımları atmamıza engel olacaktır.

5)Kararlı adımlar atmaya özen gösterin

Günlük hayatımızda karşımıza çıkan herhangi bir sorun karşısında çözüm odaklı adımlar atabilmek soruna yönelik dayanıklılığımızı arttıracaktır.

6)Değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul edin

Değiştiremeyeceğimiz veya müdahale edemeyeceğimiz durumlar karşısında durumu kabul etmek, kendimizi değiştirmek, hedeflerimizi yeni durumlara göre şekillendirebilmek dayanıklılığımızı arttıracaktır. 

7)Olaylara geniş bir zaman diliminde bakın

Yaşanan sorunu o anki zaman diliminde değerlendirmek duygusal yükü arttıracaktır. Aynı zamanda yaşanan sorunun gerçek boyutlarından daha büyük ve içinden çıkılmaz hal aldığını düşündürebilmektedir. Sorunu geniş bir zaman diliminde değerlendirilmesi, dayanıklılığı arttıracak ve çözümümüzü etkin hale getirecektir.

8)Dayanıklılığınızı arttırmak için kendi yöntemlerinizi keşfedin

Her insan birbirinden farklıdır. Kendi psikolojik dayanıklılığınızı arttırmak için farklı yollara ihtiyaç duyabilirsiniz. Bazı insanlar için meditasyon yapmak, yazı yazmak, dini etkinlikler içerisinde olmak dayanıklılığı arttırıcı faktörler arasında yer almıştır. Kendinize dair farkındalığınızı geliştirerek psikolojik dayanıklılık yöntemlerinizi keşfedip hayat kalitenizi arttırabilirsiniz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ROMANTİK İLİŞKİLERDE BAĞLANMA

Bağlanma Kuramı, yetişkin ilişkilerinde meydana gelen olumlu ve olumsuz pek çok yaşantıyı açıklamada etkili olan kuramlardan biridir. Hazan ve Shaver, Bowlby'nin Bağlanma Kuramını temel alarak yetişkinlikteki romantik ilişkilerin açıklanabileceğini öne sürmüştür. Hazan ve Shaver, 'insanların aşık olduklarındaki tutum ve duygularının, erken dönemlerde şekillenen bağlanma stilleri ile paralellik gösterdiğini'  savunmuştur.  Erken dönemde gelişen bağlanma stilleri ve zihinsel temsiller insan yaşamının sonraki dönemlerinde etkilidir. Kişilerin romantik ilişki, romantik eş ve benlik değerlendirmelerinde de etkilidir.  Bağlanma kuramına göre yakın ilişki, temel gereksinimleri karşılayabildiği ölçüde doyurucudur. Bağlanmanın kalitesi büyük oranda partnerin ulaşılabilirliğine ve gereksinimlere olumlu karşılık verebileceğine inanmaya bağlıdır. Bartholomev ve Horowitz, Bowlby'nin benliğe ve başkalarına ilişkin temsiller kavramını temel alarak bağlanma stillerini yeniden tanımlaya

ASPERGER SENDROMU

                                     ASPERGER SENDROMU NEDİR? Asperger sendromu 1944 yılında Hans Asperger tarafından tanımlanmıştır. Dr. Asperger bu çocukların duygularını irade ve ifade etme de zorluklar yaşadığını, toplumsal ipuçlarını anlamakta zorluk çektiklerini ve empati yapmakta zorluk çektiklerini belirtmiştir. Otizm'den farklı olarak dil becerilerinin zamanında geliştiği ve amacına yönelik kullanıldığı, çocuğun sosyal ilişki kurduğu görülmektedir.     Genellikle 4-11 yaş arasında görülür. Otizmde daha küçük yaş grubunda görülürken Asperger Sendromu'nda daha geç yaşlarda görülmesinin sebebi çocuğun sosyalleşmeye başlaması ile kazanılan sosyal becerilerdeki gerilik olarak gösterilir.   Asperger Sendromu'nun en önemli belirtileri aşırı içe kapanıklık, iletişim sorunu ve beceri zayıflığıdır . Ancak; Asperger Sendromlu çocukların ilgilendikleri konu hakkında konuşurken küçük birer profesör   kesildikleri görülmüştür. (Örneğin; yanardağlar ile çok ilgili olan

OTİZM VE OTİZMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLMAK

 OTİZM NEDİR? Otizm, genellikle ilk 3 yaşta başlayan ve hayat boyu devam eden, kişinin etrafıyla sözel ve sözel olmayan şekilde uygun ilişki kuramaması şeklinde ifade edebileceğimiz gelişimsel bir bozukluktur. Günümüzde basit testler ile tanısı erken konulabilmektedir. Erken tanı ve uygun rehabilitasyon programı bu vakaların hayata kazandırılmasında büyük rol oynamaktadır. Otizmin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genetik olduğu düşünülmektedir. Erkeklerde kızlara oranla daha sık görülür. Otizmlilerin %70'inde zeka geriliği vardır. %'10 unda ise üstün zeka görülebilir. Otizm ile birlikte dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygu durum bozuklukları ve epilepsi görülebilmektedir.    Otizm Belirtileri: Göz teması ya yoktur ya da kısıtlıdır.                                                        Adı ile seslenince tepki vermezler  Aşırı hareketli veya hareketsiz olabilirler.  Çevreleri ile ilgilenmezler  Sarılma ve öpme gibi fiziksel temastan hoşlanmazlar.   Konuşmada gec